Gelinen noktada millet hala Amerika Birleşik Devletlerinin savaşa girip girmeyeceğini, nasıl konum alacağını, İsrail’e ne tür destekler vereceği veya verdiğini konuşuyor, tartışıyor, şaka gibi mevzu edip stratejik yorumlar yapıyor. Uluslararası tanım ve teamüllerle şekillenen tiyatroları boş verin, ortada İran – İsrail savaşı değil Amerikayla yürütülen bir savaş var ve bu savaş aslında (dün Mısırdaydı bugün İranda, yarın Pakistanda bütüncül bir) mustazaflar ile müstekbirlerin savaşımıdır, sunnetullahı ikame etmeye çalışanlarla Dünyayı fesada boğanların savaşımıdır.

2. Dünya savaşından sonrasında kademeli olarak inşa edilen süreç milenyumla birlikte gelişen teknoloji ve bilişim döneminde hız kazanmış, siyonist ve emperyal güç odaklarının ortaklığıyla nihayete ermek üzeredir. Doğu medeniyetinin ve İslam aleminin mallıkları içinde rahatça at koşturup ellerini kollarını sallayarak iş yapmaktadırlar. Ne yazık ki, başarılıda oluyorlar. Gelecek nesillerden; adalet ve özgürlüğün inşa edilmesi için gönderilen son dinin bayraktarlığını yapacak, mümin ve mümineler çıkıp umut filizlerini yeşertip büyütene kadar fesat dünyaya hakim olacaktır.

“Fitne ortadan kalkıncaya ve din Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın….” (Bakara 193 – Enfal 39) ayetlerinde belirtildiği gibi asli sorumluluğunu yerine getiren Müslümanlar elbet çıkacaktır. Burada; nefsi ihtiraslarla şahsi emellerini, cemaatinin çıkarlarını, mezhebinin öncüllerini, ırkının ve sınırlarının maslahatını güderek iş yapıp, ilahi kelimetullah yolunda olduğunu zanneden asalakların söylem ve eylemleriyle İslam davası uğrunda mücadele edenleri karıştırmamanızı istirham ediyoruz.

Soğuk savaş sonrası birbirlerini bıraktılar, Rusyası bir yerden Amerikası bir yerden palazlanıp büyüyen siyonistler hep birlikte topraklarımızı cehenneme çevirdi, bizlerde hala taassupla birbirimizi yiyoruz. Afganistan ayrı mesele, birbirini 10 yıl boyunca öldüren İran da Irak da dış müdahaleye açık hale gelmesinin ardından Irak gözlerimizin önünde heder edildi. Suriye kaos içinde harab oldu. Yakın geçmişte Arap Baharıyla ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmadan bölgeyi dizayn edip kendilerine tehlike teşkil etmeyen, ekonomik olarak yoksul bırakılmış, istikrarsız, parçacı yönetimler inşa ettiler. Tunus, Libya, Mısır ve Suriye hasata hazır tarlaya dönüştürüldü, Lübnan arada ne yapsın. Bugün İran, yarın Pakistan, iki güne kalmaz Türkiye… Güzel senaryo değil mi, yalnız bu senaryo tiyatroda sahnelenmiyor; acı ve korku dolu gecelerde, bütün gerçekliğiyle bu toprakların masum çocuklarının yüreklerinde, gözlerinde, bedenlerinde bilfiil yaşanmaktadır.

Şunu da belirtmek gerekir ki; Amerika ile İsrail’in İran’a karşı hamlesi, nükleer enerji müzakareleri değil doğrudan yada dolaylı olarak Gazze’nin arkasında durduğu içindir Filistin davasını sırtlandığı içindir. Lübnan kanalını kapatıp yalnızlaştırmışken ekonomisini çökertmişken, her zaman elinde bulundurdukları nükleer enerji muhabbeti düzleminde müzakere yapıyormuş gibi üzerine çullanmışlardır.

Bütün bu tablo karşısında vahdet sağlayıp mücadele etmek bir yana, daha savaşın taraflarını dahi idrak edip yerli yerine oturtup ona göre konum alamıyoruz. Türkiye Müslümanları epeydir devletleştikleri için sivil olarak olanları görüp tanımlayıp yorumlayamıyorlar. Amerika, illa “fiilen savaşa girdim” deyince mi girmiş sayacaksınız. (Ki saysanız ne olacak ayrı mesele)  Daha neyin oyununu oynuyorsunuz, siyasi yorum ve muhabbetler hoşunuza mı gidiyor, neyin hesabını yapıyorsunuz.  Güttüğünüz dengeler üzerinize yıkılıp zalimin yumruğu balyoz gibi başınıza indiğinde mallığınıza yanmak fayda sağlamayacak.

Bugün özgür ve onurlu bir duruş sergilenmezse, ya herkes zalimlerin eliyle heder olacak ya da Allah’ın vaadi gereği zalime karşı bilinçli olup engellemeye çalışmadığımız için tümden helak olacağız…

18.06.2025

Yusuf Şanlı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir