Bismillahirrahmanirrahim
Geldiğimiz noktada kelimeler kifayetsiz kaldı, tersten olanları ve olacakları anlatmak için kağıtlar mürekkepler dahi yetmez. Tarihe notumuzu düşmek için biraz uzunca da olsa acizane duygu, düşünce ve sitemlerimi aktarma ihtiyacı hissettim.
7 Ekim 2023’den 7 Ekim 2025’e geldik… Gazze şeridi tamamen yakılıp yıkıldı, kayıplarla ve diğer direniş cephesindekilerle birlikte 200 bine yakın canımız şehid edildi… Yüzbinlerce kardeşimiz sakat kaldı, uzvunu kaybetti. Elektriksiz, susuz, yemeksiz, barınaksız yaşam mücadelesi verdiler/vermekteler. Gazze gözlerimizin önünde, canlı yayında soykırıma maruz kaldı… Bu yaşatılanları asla unutmayacağız. Gölgemiz ve bakışlarımız her daim zalimlerin üzerinde olacak.
Yaşanan bütün bu acı ve sonuca rağmen, Gazze halkının yaşadığı sevinci, huzur ve güven ortamının verdiği mutluluğu paylaşıyor ve kutluyoruz hepbirlikte… Bir yandan mutlu bir yandan hüzünlüyüz… Mutluyuz; çünkü 2 yıldır bombardıman altındaki Gazzeli kadınlar, yaşlılar, özellikle de çocuklar az da olsa rahat bir uyku uyuyacaklar. Temiz suya, yiyeceğe, barınağa ulaşabilecekler… Hüzünlüyüz çünkü; maalesef Gazze, siyonistlerin faydasına olan bir anlaşmaya mecbur bırakılıp yabancılardan oluşan bir manda rejimine veya daha kötüsü abbas gibi, bölgeden buldukları kukla bir yönetime bırakılmak zorunda kalındı.
Başta tanımı doğru koymak icab ediyor. Maalesef sahnelenen tiyatro eşliğinde imzalanan anlaşma bir barış planı veya ateşkes değil, Gazze’nin teslim alınma tutanağıdır.
Barış planı değil çünkü karşılıklı savaş atmosferinde barış mevzu olabilir, ortada bir savaş dahi yoktu, olan bir soykırım ve orantısız bir güç kullanımıyla gerçekleşen tek taraflı bir yıkımdı, sonrasında da dayatılan şartlara mecbur bırakıldı. Ateşkes değil çünkü ateşkes, iki tarafın kendi kararıyla gerçekleşen ve iki tarafında kısmen ihtiyaçlarına mukabil bir anlaşma tutanağıdır. Olanda Hamas’ında israil devletininde karar ve ihtiyacından ziyade uluslararası dengelerin ihtiyacına mukabil, uzayan ve çıkmaza giren bir sürecin sonlandırılması var. Ayrıca israilden ziyade netenyahununda çıkarı yok bu işte ki istemiyordu aslında, Hamas’ında ilk çıkış dinamikleri ve talepleri karşılığında kazanımı yok maalesef. Tek kazanım ve fayda Gazze ahalisinin az biraz nefes alacağı, yaşam bulacağı, güven duyacağı bir ortam bulmasıdır. Hali hazırda bu her şeyden daha önemlidir bizler için ama bilelim ki Gazze esir düşmüştür. Süreç fiilen ve askeri olarak kaybedilmiştir.
Gönülleri fetheden Gazze, sabrın/onurun/mücadelenin ne demek olduğunu gösteren Gazze, bütün dünya halklarına sahih İslam’ın örnekliliğini kanıyla gösteren Gazze, yarınlarda çok daha büyük bir intifadayla özgürleşene dek emperyalistlerin esiridir artık…
Hamas’ın 2 yıldır kabul etmediği şartlar, bugün kabul ettirildi. Onurlu Avrupa halklarının hükümetlerine toplumsal baskıları sonucu batılı devletler dahi Gazze’den yana tavır almaya başlamışken, Dünya halkları ayaklanmış, siyonistler her mecrada dışlanmışken, halkları katletmekten başka askeri olarak hiçbir başarı elde edememiş ve çaresizlik içinde tükenmek üzerelerken bölgedeki maşaları devreye sokuldu ve ters algı uyandırılıp en iyi yaptıkları hile ve desiseyle son hamlelerini yaptılar. Firavunun sihirbazları gibi bugünde ellerindeki medya ve siyasi güçle oluşturdukları toplum mühendisliğiyle, süreci kendi lehlerine çevirip güya barış havariliğine soyunmuş bir tablo çizdiler.
BM görüşmeleri sırasında Türkiye öncülüğündeki 8 tane İslam topraklarının liderini de yanlarına alıp oluşturdukları mizansenle rest çekerek Hamas’ı mecbur ve mahkûm bıraktılar. Hamas’ta; olağanüstü zor durumda bırakılan ahalisinin bugününü düşünüp, yarınlara dairde bir hal çaresine girerek anlaşmayı imzaladı…
Askeri olarak kendilerinin laf geçiremedikleri Hamas’ı, oluşturulan mizansenle “barışı” reddedemeyeceği bir atmosfere ve ikileme sokarak, dindaşlarından devşirdikleri uşaklarıyla baskı yapıp bu barış tiyatrosunun içine çektiler. Ve öyle profesyonel bir kurgu oluşturdular ki, Hamas bu çarka girmese “bakın barış istemiyorlar”, “bölge ülkelerini de dinlemiyorlar” diyecekler. Ayrıca Hamas, kabul etmediğinde halkının üzerine yağacak bombalara (2 yıldır zaten az bir ses çıkaran) bölge halkı ve liderlerden artık hiçbir desteğin gelmeyeceği mesajını alıp, bu tabloya ikna oldular maalesef…
Hamas; kendi açılarından ve Gazze’nin geleceğine dair kazanımlar elde etmek için, yürütülen psikolojik savaşta, siyaseten, stratejik olarak kamuoyu nezdinde medyaya vereceği mesajlarında, açıklamalarında tabi ki zafer algısı doğuracak beyanlarda bulunmakta. Masada çekilen restlere karşı elinden geldiğince, alabildiği kadar kazanım koparmaya çalışmaktadır. Diplomatik ve siyasi geleneği kuvvetli olan bir örgüt olarak bu süreci de gayet makul yürütmektedir. Ama onlarda biliyor ki, artık iş bitti… Hamas, gelinen noktada halkı için bütün kazanımlarından feragat etti, koltuk sevdasındakiler bunu anlayamaz…
Hamas’a dayattıkları totalde 20 maddelik bu anlaşma, bir işgal ve manda rejimi kurma planıdır. Sahada ve gönüllerde kazanılan zaferi, masada dönüştürme çabasıdır. Büyük ortadoğu projesini hızlandıracakları bir zemin oluşturacaktır, Abraham anlaşmalarıyla bölgeyi şekillendirmeye kaldıkları yerden devam edeceklerdir.
7 Ekimle birlikte Hak geldi batıl zail oldu, daha önceden de bilinmesine rağmen artık bütün işbirlikçiler, çıkarı için yaşayanlar, emperyalizme uşaklık edenler aşikar oldu. Ama Müslümanlar, kardeşlerine ihanet etme pahasına da olsa güçten yana tavır almaya devam ediyorlar. ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi tom barrack: “Koordineli baskı, Hamas’ı istemediği bir anlaşmayı kabul etmeye zorladı” diyerek, ardından recep tayyip erdoğana hususi teşekkürlerini sundu. Nasıl bir kişilik, ne uğruna, hangi amaç için bunu gururuna yedirebilir ve hala bir Müslüman nasıl bunları görmez.
Hadi gözünüz aydın, soykırım bitti… Artık parçalanmış çocuk cesetleri görmeyeceksiniz, haykıran anneler duymayacaksınız, çaresizlikten kahrolan babalara şahid olmayacaksınız. Basit hayatınıza devam edebilirsiniz. Etliğe sütlüğe karışmayan islami/sosyal/siyasal çalışmalarına kaldıkları yerden devam edebilirsiniz, en iyi yaptığınız yardım faaliyetleri şenliklerine başlayabilirsiniz gönül rahatlığıyla.
“Hamas, 7 ekimle birlikte bizi zor durumda bıraktı” diyen politikacılardan ziyade çoğu kişi de (tabi bu bir zan) aynı şekilde içinden geçirdi. Çünkü dünyalık normal hayatlarında rahatça yaşayıp gidiyorlardı ama Aksa Tufanından sonra standart ticari işlerine devam edemediler, standart vakıf dernek işlerinde takılamadılar, öyle ya da böyle taraf olmaya zorlandılar ve somut bir şeyler yapamadıkları için duygusal bir eziklik hissederek 2 yıl geçti, rahat rahat tatillerine gidemediler belki kaçak göçek gittiler ama sosyal medyada paylaşamadıkları için pekte anlamı olmadı sanırım… bülent arınç gibi doğrudan belirten veya belirtemeyen politikacılar, tabiri caizse içten içe “ulan ne projeler yapıyorduk/yapacaktık, israille amerikayla ne büyük ticaretler yapıyorduk, ne muhabbetler içindeydik” nereden çıktı bu savaş deyip, İslam için toprakları için şerefleri için onuruyla mücadele edenleri kınadılar…
İlişkileri normalleştirip siyasi geleceğini sağlamlaştırmak, ticaretlerini hızlandırmak, birbirlerini beslemek bir yana, soykırımla yargılanan İsrail ve abd elçilikleri kapatılıp çalışanları ülkemizden kovulmalıdır… Yakın zamanda bunların gerçekleşmeyeceğini biliyoruz, (bunca şeye mukabil elçileri kovmayan artık kucaklaşır) fakat şunu biliyoruz ki bütün işbirlikçiler bir gün hesap verecek…
Gelinen bu noktada; 2 yıldır orantısız bir güç kullanıp Gazze halkına soykırım uygulayan israilin silahsızlandırılması, cezalandırılması, tasfiye edilmesi gerekirken, Hamas hedef tahtasına konup silahsızlandırılıp tasfiye edilmek istenmektedir… Hali hazırda soykırımla yargılanan siyonistler hesap vermeden, orantısız bir güçle halkları katleden, aç susuz bırakıp insanlık suçu işleyen, tutsak ettikleri kardeşlerimize, bacılarımıza, büyüklerimize zulmeden İsrail hesap vermeden, insani değerler için yaşayan onurlu kişilere rahat uyku yok… Beraber insanca yaşayabileceğimiz, gülüp oynayacağımız, huzur ve güven için dayanışacağımız günleri birlikte inşa edeceğiz inşallah…
Gazze, yeni değil 20 yıldır abluka altındadır, adeta açık hava hapishanesinde yaşamaya mecbur bırakılmış ve fakat buna rağmen onurundan zerre taviz vermeden direnmiştir. 7 Ekim 2023 tarihinden beri de bütün dünyaya şeref ve ilkeliliğin ne demek olduğunu gösterdi. Özellikle, aziz İslam topraklarına çöreklenmiş çıkarcı yöneticilere onurun, şerefin, izzetin ne demek olduğunu gösterdi. Ama hala görmüş ve anlamış gözükmüyorlar, koltukları için turuncu kafanın sağını solunu yalamaya devam ediyorlar. İsrail ile birlikte işbirlikçilerinin de sonu yakındır… Bizlere düşen görev, Filistin tam bağımsızlığına kavuşana kadar Gazze’nin yanında olup direnişi sürdürmektir.
Askeri olarak hiçbir başarı elde edemeyen israil, Ebu Ubeyde ve aslanları karşısında fare gibi kaçışmıştır ve 2 yıldır tek yaptıkları şey sivil halkı bombalamak ve korunmasız kişilere zulmedip işkence yapmak olmuştur. Gazze’yi yok etmenin üstüne bir de barış teranelerine girdiler. Sözde barış çerçevesinde; Hamas silah bırakana kadar, tüneller ve Kassam’ın bütün alt yapısı yok edilmeden israil Gazze’nin çoğundan çekilmeyecek. Bu nasıl bir anlaşmadır. En basit bir anlaşma bile aklı başında, tutarlı, dürüst kişilerle yapılır, düşmanda olsa sözüne itibar edilen insanlarla gerçekleştirilir.
trump adındaki insani özellikler dahi taşımayan mahlûk, bugün söylediğini yarın değiştiren, güven vermeyen, ne yapacağı belli olmayan bir aktördür. netenyahu’da hakeza birçok kez türlü bahanelerle anlaşmaları bozmuş bir zalimdir. Bu şartlarda, patronlarının talimatıyla (güya Gazze yararına iş yapıyor gözüküp, bu taraftaymış edasıyla etkileşime geçip) Hamas’ı ikna etmek için çırpınan asalaklara sorarım. Kendi bekanız için peşinden sürüklendiğiniz bu mahlûklar Gazze’yi tekrar bombalamaya başladığında, sizlerin üzerinden inşa ettikleri “barış”ı çiğnediklerinde ne yapacaksınız, ne diyeceksiniz.
Bütün bu olumsuz tabloya rağmen birçokta olumlu kazanım oluşmuştur. Artık israil ve vatandaşları dünya çapında istenmeyen ülke haline geldi. Gönülleri fetheden Gazze ise İslam sancağını onurluca dalgalandırıp yarınlar için Dünyaya umud oldu…
Aksa Tufanından beri dünyanın özgür halkları direnişin yanında olup sokakları doldurdu, devletlerin yapamadıklarını yapıp gemilerle ablukayı kırmaya koyuldu. Her toplum kendi yöneticilerinin karşısına dikilip israil ve amerikayla ilişkilerini kesip baskı oluşturması için eylemler yaptı. Türkiye’de bilinçli ve duyarlı birçok insan hep beraber; siyonistlerin yalnızlaştırılması için yöneticilere: elçilikleri ve üsleri kapat, ticareti ve petrolü kes, ülkemizdeki siyonistleri gönder diye haykırdık ama maalesef yeterli olamadık. Halklar olarak, içine düşürüldüğümüz acziyetlerimizin, eksikliklerimizin, zayıflıklarımızın analizi yapılıp çözümlemesi ve giderimi yoluna girmeliyiz. Ki yarınlarda daha etkin olabilelim…
Hamas’ı bu mecburiyete iten İslam topraklarını dolduran zavallı halkların sessizliği ve koltukları işgal eden zelil liderlerdir. Az biraz destek ve gelecek umudu bırakılsa mücadeleye devam edip siyonizmin hakkından gelirlerdi. Hamasetten öte; fiilen ve askeri olarak destek veren Hizbullah izole edildi, İran bastırıldı, Yemen her şeye rağmen kanının son damlasına kadar direnmeye devam etsene türlü türlü baskılarla etkisizleştirildi. Afganistan, Suriye, Irak gibi topraklardan hareketlenme olasılığı olan odaklar arka planda bastırılıp, ötekileştirilip marjinalleştirildi.
Aksa Tufanı’na destek cephesinde en büyük bedeli herkesin bildiği fakat taassubundan dolayı itiraf edemediği hatta dillendirilmesinden bile (kendi zelillikleri ortaya çıktıp suçluluk psikolojisine girdikleri için) rahatsızlık duyduğu Hizbullah ve direnişçi Lübnan halkı ödedi, 5000 Şehit ile yıkılan Güney Lübnan’la, liderleri olan Hasan Nasrullah ve en büyük komutanlarını bu yolda feda etti. Yalın ayaklı olarak hesapsız kitapsız elinden geldiğince mücadele eden Yemen Ensarullah hareketi ise bütün dünyayı dize getirmesine rağmen adam akıllı destek görmedi, üzerlerine atılan bombaların sayısı ve şehidleri hakkında haberimiz dahi yok… Bu direniş cephelerinin arkasındaki güç olan İran’ın İsrail ile savaşında ise kalplerinde hastalık bulunan mahlûkların gönlü neredeyse siyonistlerden yana attı. Gazze için bedel ödeyen bu cepheler sizin kadar akıllı değillerdi değil mi, bekalarını düşünemeyecek kadar salak mı sanıyorsunuz onları. Sizin gibi cemaatleriyle iktidarlarıyla halkıyla emperyalistlere uşaklık edip, başına bombaları çekmek bir yana dostluklarını kazanmayı bilmiyorlar mı? Değil bu sorunun cevabını, sorunun mahiyetini dahi anlayamaz sizin gibi az bir paha karşılığında ahiretini satıp dünyaya sarılanlar.
rte öncülüğündeki akp iktidarının 25 yıldır yaptıkları necasetler bir kefeye, son 2 yıldır yap(ma)tıklarının üstüne şimdi de, Gazze’yi satmışken bir de çıkıp zafer naraları atıp Filistin edebiyatını had safhaya çıkartmalarını açıklayacak bir sosyal bilimci aranmaktadır veya insan gibi bir insan da olur, varsa lütfen bizi aydınlatsın yoksa kafayı yiyeceğiz. Hamas’ı teslim olmaya zorlayan, emperyalistler adına Hamas’ın elinden silahları toplayacak olan, Hamas’ın tasfiyesini işletip kurulacak manda rejimini oturtmak ve orta vadede israilin güvenliğini sağlama görevini gönüllü olarak kabul etmiş olanlar, hiç utanmadan birde Gazze’yi kurtardık savaşı bitirdik ümmeti koruduk algısı oluşturacak tiriplere giriyor. Hakikat öyle eğilip bükülmüş ki, zihinler o kadar iğdiş edilmiş ki, kalpler o kadar kirlenmiş ki söz yerini bulmuyor artık… Allahtan, iyi ki cehennem var…
“Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: ‘Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur.’ Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.” Kim kimin yolunda, yanında, dininde artık siz karar verin…
Zalimler, firavunlar, diktatörler Greta adındaki kızdan ve zalimlere karşı hakkı haykıran her bir kişiden çokça rahatsızlar… Öte yandan zalimler, Müslüman kılıklı halklardan ve liderlerden çok hoşnut ve derin dostluk içindeler. Bu dünya gelip geçici, zahiren felah içinde yaşayıp elde ettiğiniz kazanımlar da geçici, tek yaptığınız ahiretinizi yakmaktır. Yazık…
Allah Ümmeti Muhammede akıl fikir, izan, feraset, cesaret bahşetsin. Gönüllerinden ve zihinlerinden dünya sevgisini çekip alıp ahiret bilinci versin… Bugün olmasa da yarınlarda kendimizi ve topraklarımızı özgürleştirip, vahdetimizi sağlayıp zalime korku mazluma umud olacağımız günlerde buluşmak dileğiyle… Allah mazlumların yar ve yardımcısı olsun…
Yaşasın Küresel İntifada… Bugün esir düşülse de, yarınlarda İslami bir inkılabla özgürleşeceğiz inşallah
16.10.2025
Yusuf Şanlı