İslami değerlerimizi, iktidarlarını meşrulaştırmak için pervasızca kullanıp kirletmekte olan bir güç karşımızda öylece durmakta, hatta durmayıp her geçen an kirlilik peyda etmeye devam etmekte.

Zaman akıp biz fanilerin şahitlikleriyle tekerrür etmekte, bizlerde şahitliklerimizin sorumluluğu içinde Yaratıcımız nezdinde yapıp yapmadıklarımız, söyleyip söylemediklerimiz ışığında hesap vereceğiz. O acıklı azap geldiğinde mazlumların ahı üzerinde hüküm süren zalimler, Allah’ın aziz dinine savaş açanlar, İslamı nefsinin emellerine meze yapıp Kelimetullahı bozup fesat çıkartanlar Allah’ın adaletine maruz kalacağı gibi bu zulümlere, pervasızlıklara, bozgunculara karşı sessiz kalan her “şahitte” hesap verecektir.

Tarih dine karşı din savaşımıdır, Hüseyinlerle Yezid’lerin karşıtlığının sınavından ibarettir. Kim Hüseyin’in davası yanında kim Yezidin/Muaviye’nin dininin peşinden gidiyor diye, kim Musa’nın getirdiği hakikatin peşinden gidecek kim Firavunun dinine aldanıp ya korkuyla ya gönüllü peşinden gidiyor diye…

Kuran sahifelerini mızrağına geçirip meydanda dolanan bu kendini bilmezlere karşı Müslümanların mücadele içinde olması gerekmektedir. Hiçbir şey yapamasak da “Zeynep” gibi zalim sultana zulmünü haykırmalıyız.

Tarih; iktidarların, kendilerini dokunulmaz kılmak için, nice kutsalları kullandığını, nice kutsallar ürettiğini gösteren örneklerle doludur. Bu tarihsel gerçeklik, içinde bulunduğumuz günlerde de aynen devam etmektedir. İktidar ve yandaşları, yakın geçmişte Nisa Suresi 59. ayeti ve nicelerini manipüle ederek kendilerine itaatin farz olduğunu dile getirecek kadar haddi aşmışlardır. Bu örnekleri; İktidara yakın medya organlarında neoliberal, muhafazakar politikalarını İslami sosla süsleyip, İslam kılıfı giydirilen yazılarında bariz bir şekilde görmekteyiz. Hayrettin Karaman gibi Belam taifeleri de her fırsatta toplumu bu minvalde yönlendirmeye görevli memurlar olduğunu göstermekteler. Kerih iktidarlarını korumak için bir çok konuda açık hükümlere mugayir fetva üretip çarptırmaya çalıştığı gibi, son olarak da faizi “hibe” olarak tanımlayıp fetva verecek kadar küçülmüşlerdir.

Kalemşörlerinden ziyade bizzat kendileri de, tarihte Muaviye örneğinde görüldüğü gibi İslam kisvesi altında zalim nizamlarını perçinleyecek söz ve fiiller de bulunduğu (gören gözler için) herkesin malumudur.

Kendisine “Allah’ın vasıflarını taşıyor” dendi, peygamberle özdeştirildi, tebaası ve gönüllü belamları tarafından emirul muminin dendi. Çıkıp bu gayri İslami durumu düzeltmedi, yalanlamadı tam tersine sahiplenip toplumdaki bu algıdan nemalandı. Her fırsatta meydanlarda Allah Kitap nidalarıyla İslami değerleri pervasızca kullanmaktan geri durmadı, son olarak Bakara 155. Ayeti okuyup pisliklerinin üzerini aziz İslamla örtme hadsizliğine devam etti. Seni “Rab” edinenler sabreder mi bilemeyiz ama biz aziz İslam’ın adını kirletenlere karşı cehdetmeyi görev bilmiş Müslümanlar hep karşında duracağız. Üstüne üstlük yaptıklarını, Nas’lar çerçevesinde sürdürdüğünü belirtip paranoyak bir din tüccarı olduğunu net bir şekilde beyan etmiştir. Daha da ileriye giderek, geçmişte birçok müptezelin de ifade ettiği gibi “yaptıklarını, Allah’ın yaptırdığını” çekinmeden belirtmekteler.

Sanki İslam nizamında yaşıyormuşuz gibi emirul mümine itaatin farz olduğunu vurgulama hadsizliğine başvurulmakta, güya faizle mücadele ettiğini dillendirip arka planda faizi teşvik etmekte ve daha birçok ayeti iktidarlarını koruma namına eğip bükmekteler. İslam’ın kutsallarını manipüle etme rahatlıklarının bu boyuta gelmesi, şu ana kadar kamuoyunda yeterli sesi oluşturamamış biz Müslümanların sorumsuzluğundan kaynaklanmaktadır.

“Faiz bir dünya gerçeğidir” dediğinde faiz hükmünün muhatabı değil miydi kendileri, yeni mi idrak edildi. Faiz haramda, kumar haram değil mi? Zina haram değil mi? Hem de bunları engellemek çok daha kolayken niye yapılmıyor, tümden yasaklansa ne ekonomi çöker ne de kimse itiraz eder. Ayrıca bu saydığımız hususlardan çok daha fazla günah olan unsurlar var. Misal; yalan, haksızlık, adaletsizlik, mazlumun ahını almak, milletin rızkına musallat olmak, Hak’kı örtmek ve çarpıtmak. En temel yapılan yanlış da şu ki, bir ülke olarak niye tek bir adamın keyfine/nefsine/takıntılarına göre hareket ediyoruz, söylediklerini konuşuyoruz ve yaptıklarının bedelini ödüyoruz, sıkıntı burada…

İslami argümanlarla bezenmiş halde iktidara gelen AKP yönetimine oy vermenin bir vecibe haline geldiği, vacibiyeti geçtik farz olduğu zihinlerden ziyade çoktandır dillerde dolaşmakta. Özellikle seçim arifelerinde düşman üretip herkesi taraf olmaya zorlayan bu iktidarın dayatmalarını ve özellikle uyandırmaya çalıştığı, kendisinin “HAK”, karşısındakilerin ise “BATIL” olduğu algısını şiddetle reddediyoruz. Dünya metaına ve nefsine kurban olmuş birinin/birilerinin ALLAH’a isyanı ve dinini tahrifi söz konusu olduğunda yaratılmışlara itaat söz konusu değildir. Bizim için vahyin inşa etmediği her iktidar biçimine karşı farz olan itaat değil, muhalefettir, mücadeledir. Aynı şekilde saray mollalığına soyunan, zenginin sofrasından, sultanın sarayından uzak durmayan bel’am taifelerine karşı hakkı haykırmak üzerimize farzdır.

Birkaç ritüel ve geçmişi referans gösterilerek sağcı/muhafazakar/demokrat bir şahsın ve akımının, İslam’ın temsilcisi ve “Siyasal İslam’ın” lokomotifi olduğu yanılsamasından daha büyük bir vahamet yoktur, akıllara ziyan bir durumdur. Buradan herkese belirtmek isteriz ki; bu pragmatist mahlûkların İslam ile uzaktan yakından alakaları yoktur. Yapıp edilenleri olumlu olumsuz bu minvalde okumayınız, bu düzlemde değerlendirmeyiniz, istirham ediyoruz İslam’a mâl etmeyiniz.

O gün; bir duruş sergileyip itiraz edilip karşı çıkılmadığı için Hüseyin şehid edildi, buradaki “Hüseyin” adaletin timsaliydi, sahih İslam’ın bayraktarıydı, saray İslam’ının karşıtıydı. O günlerden bugünlere kadar yansıyan bir zulüm bakiyesi/örnekliliği/yaşanmışlığı miras kaldı bizlere, doğurduğu sonuçlar herkesin malumudur. Muaviye/Yezid tarih boyu enkazı kaldırılamayacak bir yıkıma neden oldu, nefsini ilah edinmiş bu tiplemelerde engellenmezse, çok zor temizlenecek bir bakiye daha bırakacak yarınlara. Bugün İslam; iktidar sahiplerinin elinde, saray mollalarının dilinde kirletilmektedir, Hüseyin her gün öldürülmektedir.

Her ümmet kendi sınavını vermekte, bugünün Müslümanlarını İslami değerlere sahip çıkıp, günümüz Muaviye taklitçileri/takipçileriyle mücadeleye davet ediyoruz…

Yusuf ŞANLI

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir